*AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NDE HAPİSHANE, ADALET VE İDAM SİSTEMİ ÜZERİNE KÜÇÜK BİR HATIRLATMA

15 Temmuz darbe girişiminden sonra hükumetin dile getirmeye başladığı idam cezası, dünyanın süper gücü olarak zirvede bulunan Amerika, Rusya, Çin gibi ülkelerde hala tek ve en etkili çözüm olarak kullanılmaktadır.

A.B.D dünyadaki en fazla cezalandırıcı adalet sistemine sahiptir. Dünyadaki toplam hapishane nüfusu 8 milyon 750 bin düzeyindeyken bunların neredeyse 2 milyonu şu anda Amerika hapishanelerinde yatmaktadır. A.B.D’de her 100.000 kişi başına 686 kişi hapistedir.

Oldukça ilginç ikinci bilgiyse Amerikan hapishane sisteminde 500.000’den fazla kişinin istihdam edilmesi. Hapishaneler için ABD yılda 38 milyar dolar para harcamaktadır. 38 milyar dolar! Sistem aynı zamanda artan mahkum nüfusunu içeride tutabilmek için özel şirketlerle anlaşmaya kadar ileriye gitmiştir. Özel şirketlerin hapishane kurabilmeleri ve yönetebilmelerini sağlayacak biçimde kısmen özelleştirilmiş bir adalet sistemi mevcut.

A.B.D’de idam cezasına verilen destek oldukça yüksektir. 2004’te, ankete katılan yetişkinlerin %71’i idam cezasına inandıklarını belirtmiştir.  %26’sı ise karşı çıkmaktadır. Bu sonuç katılanların  %42’sinin idam cezasını desteklemelerine karşılık %47’sinin karşı çıktığı 1966’da yapılan ankete göre önemli bir artışı temsil etmektedir. 1977’de Yüksek Mahkemenin eyaletlere idam cezası yetkisini vermesinden bu yana infazı bekleyenlerin sayısı düzenli olarak tırmanmaktadır. 2003 sonunda 3.300’den fazla mahkum “ölüm hücresinde”idi. Bunların %99’u erkek, %56’sı beyaz ve %42’si siyahtı. ( Amerikan Adalet Bürosu 1998)

Katı cezalandırma yandaşları Amerika Birleşik Devletleri’nde son on yıl içinde suçlarda ortaya çıkan genel düşmeyi hapishanelerin işe yaradığının kanıtı olarak görmektedir. Bunu eleştirenler suçtaki azalışın güçlü ekonomi ve düşük işsizlik gibi başka etkenlerle açıklanabileceğini ileri sürerek bu görüşe karşı çıkmaktadır. Bunlar yüksek hapsedilme oranlarının aileleri ve toplulukları gereksiz yere parçaladığını ileri sürmektedir. Afro Amerikan erkeklerin dörtte birinden fazlası ya hapishanededir ya da ceza sisteminin denetimi altındadır. A.B.D’de hapsedilen bireylerin %60’ı şiddet içermeyen uyuşturucuyla ilişkili suçlardan cezalarını çekmektedir. Eleştirenler bu tür açık dengesizliklerin hapishanenin artık bir son çare önemli olmaktan çıkarak bütün toplumsal sorunların çözümü haline geldiğini ileri sürmektedir.

Britanya adalet sistemi ise son yıllarda daha cezalandırıcı hale gelmiştir. Hapishane nüfusu düzenli bir şekilde artmaktadır. 2003’te İngiltere ve Galler’de hapishane hizmet binalarında kalan kişilerin sayısı 73.000 idi; bu, 1990’dan bu yana 25.000’den daha fazla bir artış demektedir. İngiltere ve Galler’in nüfusunun hapishane olan bölümü, Avrupa Birliği içinde 2004’de kabul edilen on ülke dışındaki diğer bütün ülkelerden fazladır. ( Ayrıca belirtmek gerekiyor ki, İskoçya ve İrlanda’nın suç oranı İngiltere ve Galler’e göre çok daha aşağıda seyretmektedir. )

Aslında hapishaneler kısmen toplumu korumak, kısmen de suçluyu yeniden biçimlendirmek için geliştirilmiştir. Fakat hem Avrupa’da hem de Asya’da örneğin cinsel istismar, hırsızlık ve cinayetten dolayı hapis yatan bireylerin birçoğu özgür kaldıklarında yine aynı suçu veya daha fazlasını işleyerek hapishaneye geri gönderilmektedir. Özellikle batıdaki bazı mahkûmlar üzerinde cezalarının infazları sürecinde uygulanan rehabilite çalışmaları etkisiz kalmıştır.