Biz Geri Kalmadık, Onlar çok ileri gitti..

“ İnsan bazen ne kadar aptallaştığını görebilecek kadar akıllı olmalıdır. “

Sevdiğimiz insanlarla bir araya geldiğimiz zaman sürekli aynı şeyleri konuşuyoruz. Dostane şekilde başlayan sohbetler muhalif düşünceye sahip arkadaşların çıkışlarıyla sertleşir ve yavaş yavaş gürültülü bir kavga ortamına dönüşür. Bizim (İslam Medeniyeti olarak ) geri kalmışlık sebebimiz nedir? Bu konu entelektüel ya da taşra halkına mensup herkesin sorduğu ve cevaplarken marjinalleştiği hususları ihtiva eder.

Tasvir etmek gerekirse; Elindeki Amerikan sigarasından bir nefes çekip sürekli geri kaldığımızdan bahsedip duruyor profesör bey, diyebiliriz.  Sofradaki Amerikan içeceklerini çok seviyordu  Sanat adamlarımız, bunu da görebilirsiniz. Az önce Hollywood yapımı filmlerden çıkıp bir kahvede siyasi kavgaya tutuşan nesiller, Che hayranı olduğunu söyleyebilir, Marks’ın resmini çizebilir.  Tabii her şey bittiğinde  McDonalds’a da gidebilir.. Telefonları Amerikalı, Yazılımları Amerikalı, Modaları, keyifleri ve saire.. Her taraftan kuşatılmış olmak mağlup olmak anlamına gelmiyor onlar(hepimiz) için.. Esasen bunlar önemli şeyler de değil. Yani onlar tarafından kuşatılmış olmamız bile çok önemli değil. Ben de böyle düşünüyorum.

“Amerika’nın ve Batının en büyük düşmanı aslında kendisidir” diyerek söze başlarsak eğer çok sıradan bir tespitte bulunmuş oluruz. Öbür taraftan tabii ki kendisidir. Elbette her kurulan devlet gibi o da yıkılacak. Bizim medeniyetimiz onu yıkmak için uğraşmamalı. Daha doğru tabirle enerjimizi bir blok medeniyeti olarak ona zarar vermek için harcamak mantıklı değil. Yıkıldığı zaman ona kültürümüzle alternatif olabilecek miyiz? Teknoloji veya ticaret çok önemli iki etken değildir. Asla. Ondan daha etkili ve önemli maslahatlar vardır. Yetişmiş insan düzeyi ve karakterli bir ahlak öğretisi ( ki bunun İslamiyet ile doğrudan ilgisi vardır ) bizi kurtarabilecek, güçlendirecek hasletlerdir.

İslam Medeniyetinin ve Doğu ülkelerinin geri kalmaları birçok yerli kaynak veya kişi tarafından dile getirilip tartışma konusu yapılıyor. Geri kalma sebeplerimizi araştırırken aslında işe yanlış yerden başlıyoruz. Biz kendi geri kalma sebeplerimizi incelemeden önce, düşmanlarımızın ileriye gidişlerini tahlil etmeliyiz. Bu ileriye gidiş kısa vadede onları galip gösteriyor olsa bile buna aldanmamalıyız.

Peki düşmanımızı ileriye götüren şeyler neydi? Sanırım bunu cevaplayabilirsek kendi milletimize olan öfkemiz dinebilir. Evet, biz geri kalmadık. Onlar ileri gitti. Kısa bir empati yaparak olaya giriş yapalım; eğer bir hekim olsaydınız bir kediyle bir köpeği canlı şekilde doğrayıp organ nakli yapmaya çalışır mıydınız? Bir doğulu olarak savaş esirlerinizi hastanedeki beyaz yakalı manyaklara teslip edip esirlerin gözlerini oyarak başka bir esire organ(göz) nakli yapılmasına göz yumabilir miydiniz?

Sadece tıp ilminin gelişmesinde hayvanlara uygulanan bir katliamı sizin hekimleriniz yapabilir miydi? Bu katliam bir hayvanın boğazını kesip öldürmek değil maalesef. Önce ayağını kesip aylarca bekletmek, daha sonra bir böbreğini alıp günlerce acı çektirmekle ilgili. İngiliz göz doktorları dallarında birçok keşfe imza attı. Bu keşiflerde kör olan bizim Türk esir askerlerimiz bile var. Hindistanlı, Afrikalı, Asyalı binlerce insan onlar tarafından katledildi, onların buldukları icatlar da bütün insanlığa parayla satılıyor. O kadar kör ve düşüncesiz yarı cahil aydın kesimimiz ise kahkahalar eşliğinde şöyle diyor; “ bak gavur diyerek dalga geçtiğiniz adamın icat ettiği tıp ilmini kullanıyorsunuz, hem geri kalmışsınız hem de onları beğenmiyorsunuz..” Kuran-ı Kerim’de Allah’ın bunlara akılsız demesinin sebebi işte budur. Akıl bazı kanunları bir türlü anlayamıyorsa orada kesinlikle bir set, bir kilitleme, bir örtme var demektir. Japonlar Nanking’i işgal ettiği zaman yüz binlerce koreli ve çinli üzerinde deney yaptı. Bunları belgesellerde yüreğiniz dayanacaksa eğer izleyin. Japon doktorların bu katliamda edindikleri ve tıp ilmi için müthiş derecede önemli olan veriler ABD’ye II.Dünya savaşından sonra satıldı. Aynı deneyler Nazi hekimleri veya bilim adamları tarafından da yapılmıştır. Sadece uzaya çıkabilmek uğruna Sovyetlerin öldürdüğü astronot sayısı 100’ü aşkındır. Sovyet subaylar öleceklerini bile bile uzaya gidiyorlardı. Bu tıpkı rejime imanını yitirmiş Yesenin’in ve Mayakovski’nin mektubunda satır aralarına gömdüğü bir hiç uğruna çalışıp yok olma psikolojisiyle aynıydı.

-Bak gavurları kötülüyorsun ama adamlar senin yaptığın metroyu yüz yıl önce yapmış. – Evet haklısın. Peki o metro yapılırken Londra’da, 25 bin Pakistanlı-hindistanlı-asyalı’’nın öldürüldüğünü neden söylemiyorsun? Stalin Moskova metrosunu yapmak için 6 milyon Asyalıyı katletti, bunu neden unutuyorsun? Biz 50 ya da 100 yıl sonra metro yapıyoruz fakat tek bir insan bile ölmüyor. ( Gülümse ) Bununla övüneceğine geri kaldığın için üzülüyorsun. Hiç şüphesiz ileri gitmişlik büyük geride erdemi bırakmakla çok ilgilidir. Aksini ispatlayacak kim var acaba? Knut Hamsun anılarından okuduğumuza göre kurtuluş savaşından hemen sonra İstanbul’u ziyaret ettiği vakit fakir ve asil doğu insanlarını ele alır. Kendisine saygı duymayan daha doğru tabirle kendisiyle ilgilenmeyen bir Türk aydını tarafından küçük düşürülür.. Ve bunu öyle olgunca ve rasyonalist karşılar ki daha sonra – Evet o Türk haklıydı. Çok küçük zamanlar içinde büyük katliamlar yapan biz batı insanına neden saygı duymalıydı ki..

Özellikle şu aralar çok moda. Entelektüellerimiz şöyle demeye başladı; “İslam coğrafyasına bakın, hep kan dökülüyor.. Nerede isyan, terör ve gaddarlık varsa İslam coğrafyasında.. Bir de batıya bakın huzur orada, kardeşlik orada, sosyal devlet orada..”

Size bunları söyleyen kese kağıtlarının gözlerindeki ahmak perspektifleri alıp şöyle söylemelisiniz; bak şeker kardeşim, 40 yıldır isyan ve hiyerarşinin hakim olduğu islam coğrafyasında öldürülen insan sayısı 900 bin. ( Abd’nin Irak katliamını hariç tutuyorum ) Bundan 50 yıl önce çok medeni yaşayan Avrupa ii.dünya savaşına girip 4 sene içinde 70 milyon insanı katletti! 70 milyon.. ( resmi kaynaklar 50 milyon demektedir.) Şimdi Avrupa’da her şey yine sekanete ermiş gibi görünüyor. fakat ii. dünya savaşından önce de o şekilde gayet medeni ve örnek alınan bir kültürü temsil ediyorlardı, unutma! Bir kıvılcım patlayacak ve dilinize pelesenk ettiğiniz o batı öyle katliamlar yapacak ki siz unutmayın, bugün bu konuştuğumuz şeyleri lütfen hatırlayın ama!!

Aşağıda duyarlı bir arkadaş tarafından hazırlanmış kısa bir belgesel izleyeceksiniz. Aslında uluslararası medyada birkaç saatlik oldukça tafsilatlı belgeseller de yok değil. ( oldukça çok var)  Batının hiçbir ahlaki öğretiyi prensip edinmeden tamamen  Makyavelci ve pragmatist şekilde gelişmesini araştırmak size kalıyor. Biz sadece hafif bir ışık gösterdik, belki bu tarafa doğru gelirsiniz diye..