Basquiat’ın “Dustheads” adında oyuncak portresi Amerika’da kırk sekiz milyon dolara satıldı. Basquiat hayatları boyunca çile çeken siyahi insanları dışavurumcu tablolarla çiziyordu. Halbuki hastalığa, yoksulluğa savaş açarken uyuşturucu kullanıyordu. Biliyor musun düşmanları portresini satın alarak ona kasalar dolusu paralar veriyor, verdikleri parayı da ona uyuşturucu satarken geri alıyorlardı.
Sanırım gerçekleri değil sahte şeyleri seviyoruz. Sanat.. Yeni moda. Mesela görkemli bir dağdan önce onun tuvale çizilmiş basit bir resmi, insan değil onun heykeli bizim için daha ilgi çekicidir. Özellikle bir insan son nefesini veriyorken ona yardım etmek için değil, onun ölümünü fotoğraflayan sanatçı için bir araya toplanabilir, bunu kutlayabiliriz. Ne olmuş o kadar da kötü değil; hepimiz sanatı seviyoruz. Picasso yerin altından ansızın dirilip gelse, Cilo’yu çizer misin desek ona..? çizse, tuvali alıp yaldızlı müzayede evlerinden birinde satmaya kalksak kaç yüz bin lira eder, yüz binlerce lira eder mi? Yüz bin liradan bir kuruş dahi Picasso’nun payına düşmüyor ama. Yüz bin lira kaç türk insanı doyurur? Müzayede evinde insan seli yaşanır, bütün televizyonlar dünyaya naklen canlı yayına girerken inanılmaz şeyler olur. Gazeteler, dergiler Picasso’yu konuşur, gündemden düşmez hiç. Fakat Picasso ölür, çaresizlik içinde-açlıktan-hastalıktan ölür. Yüz binlerce dolara bir adet tuval satılır.. Fakat ben yüz adet sanat aşığı götüremeyeceğim yüz lira toplayıp Ağrı dağına.. Bakın bu tablo gerçek değil, gerçeği burada diyerek!! İşte bakın burada. gelin size bu gördüğünüz tablodan çok daha canlısını göstereceğim desem, gelmeyiz derler.
Ah sadece yalnız bir kadın ölseydi keşke, açlıktan-hastalıktan-çaresizlikten bir kadın ölmüyor ki, Lichtenstein’ın “çiçekli kadın” portresi yüz bin kadını ölümden döndürecek kadar pahalıya satılırken benim memleketimde. Tamam satılmasına hiçbir şey demeyelim, fakat tek bir kadın ölmesi şartıyla, mümkün mü? Görüyorsun insanlığı seven kadınlar da var. Sahtelikle, yalanlarıyla bizimle alay ederek elli altı milyon dolara satın aldılar o portreyi. Hem de ölen kadınların parasıyla, alın teriyle.. Hatırlar mısın, Çin’in bir vilayetinde doğduktan kısa bir süre sonra annesi tarafından tuvalete atılan kız bebeği birkaç itfaiyeci tarafından pislikle dolu atık su borularından canlı çıkarılmıştı. Ah halbuki o bebek ne kadar da temiz bir yerden gelmişti. Şu yaşadığımız mümbit topraklarda Allah’ın takdir ettiği büyük imtihanlardı bunlar. Evlendikten sonra bütün hayatını sadece bir çocuk sahibi olmak için servetler ödeyerek geçiren insanların yanına, elinde hiçbir şey olmadığı için o çocuğu öldürenler gelip dikiliveriyor. Dualar unutuluyor, öfke kontrolden çıkıyor. Masum, melek gibi temiz olan o kız çocuğunun annesini ne yapmalı? Onu yaşatanlar da, hayatta kalmasını sağlayanlar da hep bizim düşmanlarımız mı?

Bu gördüğünüz tablo Amerika’daki bir müzayede evinde 48 milyon dolara satıldı.